30 Ağustos 2019 TENERE TÜRKİYE Kampı Ulubey Kanyonu, UŞAK

Ulubey Kanyonu Uşak ilimize bağlı aynı isimli kasabada yer alıyor.  Dünyanın 2. büyük kanyonu imiş.  Tenere Türkiye Grubu da 11. Buluşmaları için Kanyon’daki Çamlık Lokantasını seçmiş.  Yamaha Türkiye’de fırsattan istifade ederek yeni Tenere 700 tanımını kanyonda yapmaya karar vermiş.   Aynı hafta sonu 30 Ağustos zafer bayramı kutlamaları var.  Dumlupınar anıtı/şehitliği, Metris tepe hep rota üzerinde.

Uzatmayalım 30 Ağustos Cuma günü saat 13:00’da yola çıktım.  (Gezi yazılarımı okuyanlar sabah erken çıkmayı sevmediğimi hatırlayacaklardır.)  Yol Eskihisar Topçular üzerinden 520 km civarı ve 6 saat (durmaz isen).  Zamanım dar olduğu için en kısa/hızlı rota üzerinden hareket ettim. Çadır, uyku tulumu birkaç parça giysi ve hep unuttuğum sandaletlerim ile yoldayım.

FSM üzerinden otoban üzerindeki Mehmetçik benzin istasyonunda kısa bir molayı takiben Eskihisar’a vardım.  Nerede ise hiç kuyruk yoktu.  Bekleyen ilk arabalı vapura bindim ve vapura sızmayı becermiş seyyar satıcıdan 2TL’ye nefis bir taze simit aldım.  Topçular’a kadar çay ile simit ve güneşli hava moral oldu.

2. durak İnegöl’de BESLER’de köfte molası. Saat 16.30. Besler’in esas yeri çarşı içinde, İshak Paşa Cami’nin karşısında. Ve fakat çarşı içini trafiğe kapatmışlar ve düzenlemişler.  Motor bisiklet girebiliyor.  Esnaf benim dönüp durduğumu fark etmiş. Sorunca gösterdiler.  Pırıl pırıl servis genç garsonlar, sırası ile önden gelen zeytinyağlı kekikli kızarmış ekmek ve takiben 1.5 köfte piyaz ve, üstüne taze çay. Uykum gelir diye tatlıyı pas geçtim.

 

 

Çokta uzatmadan yola koyuldum. Yolda nerede ise hiç motor görmedim. Ta ki Kütahya’ya kadar.  Bu noktadan itibaren gruplar halinde Harley Davidson motorlar görmeye başladım.  Meğer Anıt Mezar’daki törenden geliyorlarmış.  Anıta yaklaştıkça uzun bir motosiklet kafilesi ile karşılaştım, karşı istikamette. Benim güzergahta ise herkes erkenden çıkmış yola!

Bir kısa benzin+çay molasını takiben yola devam. 8:30 gibi kanyona vardım.  Ama esas kamp yeri Çamlık restoran denen yerde.  Burada Sarıyer ve Sivas’tan gelen 2 motorize ile tanıştık.  Kamp alanına gelip çadırları kurduk.

Kamp alanı kalabalık. Saymadım ama Tenere kullanıcıları tabi ki çoğunlukta.  Arada Tenere kullanıcısı klüp üyelerimize de rastladım.  Mangallar hazır, sucuk ekmek partisi var.  Kaynak yapmadan restorana yönlendim.  Kalabalık sebebi ile yemek bitmiş.  Bira (favorim Carlsberg) ve patates kızartma var.  Eyvallah.  Yemek sonrası çadırların orada İstanbullu dostlara rast geldim.  Kısmet’e bakın ki tam yanlarına çadırı kurmuşuz.  Ismarlasan olmaz.  Motorlar Tenere 660, F800GS ve Africa. Sohbet muhabbet, gece yarısını biraz geçe yattım.

 

Sabah namazını kamp alanına niye hoparlör ile yayınlarlar bilemiyorum.  Allah kabul etsin diyelim.  Rüzgârlı ve serince bir gece uykusunu takiben erkenden kalktım.  Kamp alanında rastlaştığımız Sivaslı Tenere 660ABS kullanıcısı yolda elektrik sorunları yaşamış. Konnektör bozulmuş. Akü aşırı şarj sebebi ile şişmiş bozulmuş.  Şansı yaver gidip kamp alanına varmış.  Yamaha servis ekibi aküsünü değiştirip konnektörü kısa devre etmişler,  değişmesi lazım ama 5000 devri geçme demişler.  Sivas 900km. Cuma geldiği kamptan Cumartesi sabah erkence dönmeye karar vermiş.  Zincirine baktık bir anormallik var.  Gergi ayarlarını gözden geçirdik mis gibi oldu.  Yolcu ettik.  Bu arada kahvaltı sofrası kurulmuş, dostlar ile sohbetde nefis.

Tenere 700 testine isim yazdırdık.  Yamaha güzel organize olmuş.4 kişilik gruplar halinde yola çıkılıyor. Önde ve arkada Ümit ve Bora Salkım.  Potansiyel motorizelerin ayağına gidip bu işi organize etmek çok akıllıca.  Eminim getirdikleri tüm motorları satacaklardır.  Test için bir alçak kit takılı T 700’de hazırlamışlar.  Çok akıllıca.  20 dakika kadar süren ve arazi sürüşü içermeyen test sürüşü ile ilgili izlenimlerim şöyle.  Motor 2 silindirli, titreşim az.  Kolaylıkla hızlanıyor.  Ön gösterge dijital ve net pozisyonu var. Oturma pozisyonu rahat. Motora hâkimiyet te kolay.  Pegler (ayak basma yerleri) geniş. Ön çamurluk ayarlı.  Yani çamurda giderken yükseltmek ve çamurun tekeri kitlemesini engellemek mümkün.  Basit ama ince bir detay. Yamaha çok az rekabetin olduğu bir segmente geri dönmüş oldu.  Bendeki izlenim kısa sürüşe rağmen olumlu.  Bayilerde test motorları da var.  Merak edenlere tavsiyem daha uzun süreli ve arazi sürüşü de içeren bir test yapmanız olacak.

Test sürüşü sonrası 4 arkadaş kanyondaki toprak patikaya sürdük.  (2 Africa, 1F800, 1Tenere660) Yol sert toprak, yer yer çakıllı ama zorluk derecesi düşük.  Doğa ise harika. Kıvrıla kıvrıla giderken bir küçük köprü ve dere geçişine geldik. İlk başta sevindik köprüye gelince.  Sonra derenin kokusu geldi.  Felaket. Sorduk öğrendik Uşak Deri Sanayicileri sitesi atıklarını tam arıtmadan bu dereye basıyor. Dere de kilometrelerce uzaktaki kanyona getiriyor pisliği. İlgililere bildirilmiş ama sonuç alınamamış. Arıtmanın kapasitesi az imiş.  Dünyanın 2. en büyük kanyonu diyerek övündüğümüz bu doğa güzelliğini hızla kirletiyoruz.  Bu gidişle Dünyanın en pis birinci kanyonu olacak!  Çok yazık.

Bu kısa turu takiben kamp alanına döndük.  Hava çok sıcak.  Kısa bir siesta’yı takiben Ulubey’de pide yemeğe gidiyoruz.  Nefis kıymalı, kuşbaşılı ve hatta kabaklı pideler yiyoruz.  Pidecinin yanındaki dükkândan nefis kokular geliyor.  Bakıyoruz, susam ve haşhaş değirmeni var.  Çekiyorlar taze taze.  Cem dayanamıyor sipariş ediyor.  Pidelerin üstüne nefis derken bir gümbürtü ile irkiliyoruz.  Meraklı çocuklar motorların üzerinde selfi çekelim derken CBF900’ü benim Africa Twin’in üzerine deviriyorlar.  Bende tek hasar kopan yan amblem.  CBF 900’de ise sağ ayna gökyüzünü gösteriyor!  Biz daha bir şey demeden masrafınız ne ise ödeyelim demezler mi?  CBF’in sahibinden yemeğin parasını da almıyorlar.   Bende bir hasar yok diyorum.

Buradan BALUNDUS antik kentine sürdük.  Kent kısmen de olsa ayakta.  İskender seferi sırasında burayı kurmuş.  Ölümünden sonra bir süre komutanları yönetmiş.  Takiben Yunan daha sonra Roma imparatorluğu hüküm sürmüş.  Tek bir girişi var ve 3 yanı doğal olarak uçurum.  Çok korunaklı.  Etraftaki tepeleri yer yer Orman Bakanlığı ağaçlandırmış.  Arallarda mağaralar da göze çarpıyor.  Bunlar mezarlr imiş. Kentte halen kazılar sürüyor.  Yapılar ortaya çıkıyor.  Biz orada iken de çalışan gençlerden oluşan bir grup vardı.  Girişte ufak bir minibüste serinleme ve çay molası verip sohbet ediyoruz.  Pislik akan dereyi sürekli şikayet ettiklerini ama sonuç alamadıklarını anlatıyorlar.  Seçim öncesi her gelen söz veriyor imiş.   Ama sonuç alınamamış.  Aynı sohbeti benzinlikte işletme sahibi ile de yapıyoruz.

Kamp alanına geri dönüyoruz.  Kamp alanındaki işletmede kanyona bakan bir masaya kuruluyoruz.  Biralar eşliğinde sohbet sürerken yan masalardan da katılım oluyor.  Katılanlardan 2 dost dünyayı motor ile gezmiş kişiler.  İlerdeki olası dünya turu için tüyolar alıyoruz.  Önerileri illaki doğuya gidin, farklı kültürleri görün şeklinde.  Afganistan’a nasıl girip 1 gün geçirdikleri ise ayrı bir konu. Derken konu birden farklı bir boyuta sapıyor. Dünya düz diye ortaya atılan görüşü savunanlar var aramızda.  Önce dalga geçiyorlar diye düşünüyoruz.  Yoo durum öyle değil. Efendim Nasa yalan söylüyor imiş.  Kutuplara keşif gezisi sınırlanmış gibi garip düşünceler ifade ediliyor.  Farklı görüş değil saçmalık bu ve bilim dışı.  Aklıma bir eski söz geliyor, cahiller ile tartışmayın, uzaktan bakanlar aradaki farkı anlamayabilirler! Yatmaya gidiyorum .

Pazar sabahı rüzgarsız ve sıcak bir gece uykusundan sonra kalkıyoruz.  Kirletilmiş derenin kokusu kamp alanına ulaşmış.  Sülfür çürük yumurta pişmiş yeşil soğan karışımı bir koku ile uyanıp kahvaltıya oturuyoruz.

Son gün gözüme ilk kasa Super Tenere çarpıyor ve üzerindeki o büyük çıkartma!  Kuruluş anından dağılana kadar üyesi olduğum Enduroclub!  20 seneden fazla oldu galiba…  O yıllardan geriye bir sürü arkadaş ve anı kaldı.

 

 

 

Bugün herkesin rotası farklı.  Bülent direkt gitmek istiyor.  Diğer 2 dost ise Çanakkale üzerinden Keşan diyorlar.  Benim ise niyetim gelirken duramadığım anıt ve şehitlikleri ziyaret etmek. Kamp çıkışı ayrılıyoruz.  10:30 gibi yola çıkıyoruz.  Uşak çıkışında polis çevirmesi var.  Hızım düşük. Ama risk almayıp sağa köylere kırıyorum.  Tarla yollarından ilerden asfalta bağlanıyorum.  Africa her yolda gidiyor.  Bu yolculukta beni çok mutlu etti.  Evet bu benim motorum.  Her yolda gidiyor ve benim tarzıma çok uygun.

İlk durak Dumlupınar şehitliği ve Dumlupınar’da yer alan müze.  Şehitlik etkileyici.  Hikayesini burada yazsam eksik kalır şehitlerimize saygısızlık olur.  Kültür bakanlığı sitesinden veya tarih kitaplarında okursunuz.  Buradaki bir şehidimizin mezar taşı resmini paylaşıyorum.11 yaşında!  İnönü savaşları Sakarya meydan muharebeleri ve takiben Büyük taarruz!  Emperyalizmin tutsak etmek istediği Türk milletinin Anadolu halkının oyunu bedel ödeyerek yokluklar içinde bozduğu coğrafyalar.  Ve tabi ki yüzyılım dehası Mustafa Kemal!  Komutanları.  Müzede kısa film var.  Teçhizat olarak İngilizler tarafından donatılan Yunan ordusu ve çıkarılan isyanlar ile nasıl başa çıkmış ve vatanı kurtarmışız.  Gene müzede Mustafa Kemal’in üzerinde toplantı yaptığı kağnı da var. Lütfen gidin.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/kutahya/gezilecekyer/dumlupinar-sehtlg
Dumlupınar’daki müzenin yanındaki Atatürk evi kapalı idi, onu gezemedim.

Haydi yola revan olduk.  Yoldaki tabelalar sizi yönlendiriyor.  2. Durak Sancaktar anıtı idi.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/kutahya/gezilecekyer/seht–sancaktar–mehmetck–aniti
Tepede ağaçlar içinde bir meydan ve anıt.  O sancağı bırakmayan Mehmetçik için!

Oradan ZAFERTEPEÇALKÖY   ZAFER ANITI!  Esas törenin yapıldığı yer burası sanırım.  Zira Cuma günü yolda akşam buradan çıkan yüzlerce motor ve araç görmüş idim.  Tören için tribünler de var.  Pazar günü bir çok ziyaretçi de var.  Burası Mustafa Kemal’in ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir dediği nokta!

 

 

 

Bir sonraki nokta Eskişehir Metris Tepe. O defalarca el değiştiren ve savaşın belki de düğümünün Türk ordusu tarafından çözüldüğü tepe.  Ama Kütahya’da PESMET restoranda kısa bir yemek molası veriyorum.  Restoranı tavsiye ederim.

 

 

 

Metris tepe için anayoldan kıvrıldıktan sonra bol virajlı bir tırmanış var.  Motor için süper.  Yolda Can Enerjiye ait rüzgar türbinleri göze çarpıyor.  Tepede motoru bırakıp yürümeye başlıyorum.  Yol boyunca savaşın gelişimini anlatan yazılar var.  Savaşın şiddeti müthiş.  Ve ordumuzun o kahramanların nasıl yokluklar içinde ölüm kalım savaşı verdikleri.  Büyük Vecihi’de havadan keşifler yapmış ve adı geçiyor.

Bundan sonrası dümdüz Istanbul.  İnegöl’de benzin ve çukulata molası. Uzatmadan Topçular ve ben denizde iken batan güneş.  Nefis bir manzara!

 

 

 

 

Evet harika bir 3 gün daha geride kaldı. Şimdi Kurtuluş savaşını anlatan kaynak eser bulup tarih bilgilerimizi canlandırma zamanıdır. Belki’de nutuk ile başlamak en doğrusu olacaktır.

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir